KEMAL BATUR İLE YENİ MEDYADA
HABER FOTOĞRAFÇILIĞI


Kemal batur kİmdİr?
Gazeteci Kemal Batur 2003 yılında II. Körfez Savaşı
ile Irak'ın işgalini bir haberci olarak izledi. Orta doğu coğrafyasının bitmek
bilmeyen kanlı günlerinin bir kesitine tanıklık etti, olanı biteni kayıt altına
aldı. Bu kayıtlar, kuzey cephesinde (Musul, Kerkük, Süleymaniye) altmış iki
günlük politik, diplomatik süreçler ile birlikte sıcak savaşı da
irdelemektedir...
Musul Yanıyorken (Haberciler Ateş Altında) kitabı,
genel olarak savaşın yıkıcılığı, zor yolu ile rejim değişikliğinin anlatımı
iken özel olarak gazetecilerin basın aracının Musul'da, Baas milislerince
silahlı saldırıya uğradığı anın belgesidir.
Kitabın içeriği bir habercilik belgesi olmakla
birlikte, günümüzde Irak'ta ve özellikle Kerkük ve Musul'da yaşananların ne
olduğunun ipuçlarını da barındıran bir çalışmadır.
Kemal Batur bu zorlu habercilik yolculuğunda dolayı,
Habertürk TV tarafından 2003 yılında düzenlenen "Hande Mumcu" yılın
basın cesaret ödülüne de layık görülmüştür.
•90


Kemal batur kİmdİr?
1972 yılında Bingöl merkeze bağlı Gözeler köyünde
doğdu. İlkokulu burada okudu.ardından bingöl merkez ortaokulundan mezun
oldu.lise eğitimini malatya yeşiltepe lisesinde tamamladı.1989-1990 öğretim
döneminde marmara üniversitesi iletişim fakültesi radyo televizyon ve sinema
bölümünü kazandı.1990 yılında henüz üniversite birinci sınıfta iken sabah
gazetesinde gece muhabiri olarak çalışmaya başladı.sırası ile sabah, atv, kanal
d, star tv, ntv ve flaş tv’de muhabir ve kameraman olarak çalıştı.2003 yılında
abd’nin ırak işgalini sky türk televizyonu adına izlerken musul’da araçları
tarandı.olayda mucize eseri can kaybı olmazken kemal batur elinden, mesut
gengeç başından yaralandı.kemal batur 1994 yılından itibaren ortadoğu’da
habercilik yapmaktadır.Türkiye, İran, Irak, suriye, lübnan, azerbaycan, kıbrıs
ve Libya’da ki çeşitli haberleri yerinden izlemiştir.gazetecilik yaşamına
freelance gazeteci olarak devam etmektedir.
Fotoğrafın başlangıcı
Camera Obscura: Bir odanın ya da bir
kutunun içine küçük bir delikten giren ışık; görüntüyü ters olarak içerdeki
duvara yansıtır. Dışardaki görüntü ters olarak içerdeki kutu yada odanın
duvarında oluşur. Ortaçağda, Irak’lı optik bilimcisi, Basra’lı El-Hasan (965-1038); güneş tutulmasını
incelemek amacıyla Camera Obscura düzeneğine uygun bir kutu tasarlamış ve
incelemesini bu kutu yardımıyla yapmıştır. Tarihteki bilinen ilk ve en ilkel
fotoğraf makinesi olma özelliğini taşıyan bu kutu yüzyıllar sonra ortaçağ
araştırmacı ve felsefecisi İngiliz
Roger
Bacon’ın El-Hasan’a ait elyazmalarını
bulup incelemesiyle Avrupa’ya taşınmıştır. Kimi kaynaklara göre 1214 kimi
kaynaklara göre ise 1220 de doğup 1292 ye kadar yaşayan ünlü filozof Bacon hem ülkesi İngiltere de hem de
tüm dünyada tanınmıştır. Onun elyazmalarıyla ayrıntılı biçimde tarif ettiği bu
kutuyla ; 1420'li yıllarda Filippo
Brunelleschi, daha sonraları da 1460-1472 döneminde İtalyan Leon Battista Alberti ve Leonardo da Vinci (1452-1519) de
ilgilenmiş ve bu “Karanlık Kutu”dan yararlanarak cisimlerin görüntülerini
yansıtmayı başarmışlardır. Giovanni
Battista Della Porta (1538-1615) "Magiea Naturalis Libri
IV" adlı eserinde “Karanlık Kutu”yu etraflıca anlatmıştır ve bu yüzden
“Karanlık Kutu”nun ilk mucidi sayılır.
••
1827
yılında Jacques Louis Daguerre' (1787-1851), Niepce’ye bir mektup
gönderir. Daguerre özetle; aynı konuyla ilgilenip benzer deney ve
çalışmaları bulunduğunu, ve bilgi paylaşımı içinde olmak istediğini
iletmektedir. 1829 yılında ortak olmaya karar verirler. Gümüş iyodür
üzerinde yoğunlaşıp çalışmalarına birlikte devam ederler. Ancak Niepce’nin
1833 yılındaki ölümüyle çalışmalarına tek başına devam eder.
Daguerre, 1835 yılında yaptığı bir deneyde, civa buharı tuttuğu, gümüş iyodürle kaplı levhanın etkileştiğini gözlemledi. Karşılaştığı en önemli problem, pozlama süresinin uzunluğuydu ve bu sorunu da ancak 1837 yılında gümüş iyodürü deniz tuzu içerisinde eriterek pozlama süresini kısaltmayı başardı. Artık bakır bir levhayı gümüşle kaplıyor, ardından.gümüşlü tarafı iyot buharına tutarak gümüş iyodür meydana getiriyor ve Camera Obscura içinde de ışığa duyarlı bir hale gelmesini sağlıyordu. Daguerreotype diye isimlendirilen bu görüntülüme tekniğinde, özellikle detayları kaydetme kalitesindeki başarı çok etkileyiciydi. 1839 yılının 7 ocak günü, Jacques Louis Daguerre, bu buluşunu Fransız Bilim Akademisine sundu.
Ve “FOTOĞRAF” 19 Ağustos 1839'da Fransız Bilimler Akademisinden Arago’nun yaptığı açıklamayla, resmen tüm dünyaya ilan edildi. Çeşitli gelişmeler ile makinelerin değişimiyle beraber günümüz dijital makinelerine geçiş yaptık. Bu süreçte fotoğraf yalnızca anı durdurmaktan çıkmış toplumsal sürece dahil olmuştur.
Daguerre, 1835 yılında yaptığı bir deneyde, civa buharı tuttuğu, gümüş iyodürle kaplı levhanın etkileştiğini gözlemledi. Karşılaştığı en önemli problem, pozlama süresinin uzunluğuydu ve bu sorunu da ancak 1837 yılında gümüş iyodürü deniz tuzu içerisinde eriterek pozlama süresini kısaltmayı başardı. Artık bakır bir levhayı gümüşle kaplıyor, ardından.gümüşlü tarafı iyot buharına tutarak gümüş iyodür meydana getiriyor ve Camera Obscura içinde de ışığa duyarlı bir hale gelmesini sağlıyordu. Daguerreotype diye isimlendirilen bu görüntülüme tekniğinde, özellikle detayları kaydetme kalitesindeki başarı çok etkileyiciydi. 1839 yılının 7 ocak günü, Jacques Louis Daguerre, bu buluşunu Fransız Bilim Akademisine sundu.
Ve “FOTOĞRAF” 19 Ağustos 1839'da Fransız Bilimler Akademisinden Arago’nun yaptığı açıklamayla, resmen tüm dünyaya ilan edildi. Çeşitli gelişmeler ile makinelerin değişimiyle beraber günümüz dijital makinelerine geçiş yaptık. Bu süreçte fotoğraf yalnızca anı durdurmaktan çıkmış toplumsal sürece dahil olmuştur.
Fotoğrafın Sosyoloji
ile ilişkisi
•
Fotoğraf
sanatı ile sosyoloji bilimi birbirinden ayrı konular olsalar da fotoğrafın
bulunuşu ile sosyoloji kavramının adının konması aynı dönemlere rastlar. John
Berger, 1839 yılında fotoğraf makinesini icat ettiği sırada sosyolojinin
pozitivisti olarak bildiğimiz August Comte’un Pozitif Felsefeye Giriş kitabını
tamamlamakta olduğu bilinen bir gerçektir. Fotoğrafın mucidi olarak bilinen
Niepce’in Daguerre ile, Sosyolojinin ağababası olarak bilinen Saint Simon’un da
August Comte ile birlikte çalışmaları vardır. Bu şen ortakları ayıran özellik
Simon ile Comte’un anlaşmazlığı, Niepce ile Daguerre ikilisinden Nicepce’in
1832 yılında ölümü olmuştur. Yani fotoğraf ve sosyoloji birlikte dünyaya gelip
birbirlerine yakın bir kaderi paylaşmışlar diyebiliriz.
•
Sosyolojinin
ortaya çıkış iddiası ile fotoğrafın iddiası farklıdır. Fakat sosyoloji
küçüldükçe fotoğraf büyümüştür. Bu ters orantılı ilişkide en büyük pay sanayi
kapitalizmidir. Endüstriyel kapitalizm sosyolojiyi parçalayıp küçültürken,
fotoğrafı parçalayıp etkisini büyütmüştür.
•
Fotoğrafın
büyümesindeki en büyük nedenlerden birisi, fotoğraf makinesinin teknik
gelişiminin oldukça hızlı ilerleyişidir. Toplumların tüketim hızı artıkça
fotoğraf makinesinin teknik olanakları çoğalmış ve ilk günlerin ağır, hantal
makinelerinin yerini hafif ve hızlı makineler almıştır. Gelişmiş fotoğraf
makineleri, daha çok görüntüyü daha hızlı bir şekilde yayar. Ama kitle kültürü
bu görüntüleri kendi içinde eritmeyi başarır. Böylece hiçbir işe yaramayan
birçok görüntüden dağ gibi bir çöplük oluşur.
Yirminci yüzyılın en büyük icadı olan internetle birlikte fotoğrafın etkisi daha da büyümüştür. Ama bu büyüme çift yönlüdür. Çünkü internetle bir yandan diğer kitle iletişim araçlarında bulunmayan birçok imgeye rastlanırken bir yandan da imgelerin tüketimi arttırıcı etkisi daha da yaygınlık kazanmaktadır.
Fotoğrafın bu denli hızlı ve kontrolsüz gelişmesi fotoğraf sanatına ilgi duyan tüketim toplumlarını kötü biçimde etkilemiştir. Artık fotoğraf makinesi sosyal statü sağlayan bir meta haline gelmiştir. Fotoğrafçılık, toplumda popüler olmaya giden en kısa yol olarak görülüyor. İnsanların kalabalık olduğu alışveriş merkezleri, meydanlar gibi kamu alanlarında boynuna astığı fotoğraf makinesiyle ‘sanatçı’ edasında kendisine yöneltilecek gazeteci misiniz, fotoğrafçı mısınız sorularına muhatap olmayı bekler halde ortalıkta dolaşıyor.
Yirminci yüzyılın en büyük icadı olan internetle birlikte fotoğrafın etkisi daha da büyümüştür. Ama bu büyüme çift yönlüdür. Çünkü internetle bir yandan diğer kitle iletişim araçlarında bulunmayan birçok imgeye rastlanırken bir yandan da imgelerin tüketimi arttırıcı etkisi daha da yaygınlık kazanmaktadır.
Fotoğrafın bu denli hızlı ve kontrolsüz gelişmesi fotoğraf sanatına ilgi duyan tüketim toplumlarını kötü biçimde etkilemiştir. Artık fotoğraf makinesi sosyal statü sağlayan bir meta haline gelmiştir. Fotoğrafçılık, toplumda popüler olmaya giden en kısa yol olarak görülüyor. İnsanların kalabalık olduğu alışveriş merkezleri, meydanlar gibi kamu alanlarında boynuna astığı fotoğraf makinesiyle ‘sanatçı’ edasında kendisine yöneltilecek gazeteci misiniz, fotoğrafçı mısınız sorularına muhatap olmayı bekler halde ortalıkta dolaşıyor.
•
Yani
büyüyen fotoğraf olup küçülen sosyoloji olmuştur. Bu olaydaki en büyük
nedenlerden biri de kültürel gecikmenin bireyler üzerindeki çok yönlü
etkisidir.
• Fotoğraf kitle iletişim araçların genellikle
bir çoğunda kullanılan kitleleri çeşitli alanlarla ulaşabilen bir araç olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Fotoğraf icadından bu yana kadar fotoğraf ülkelerin
siyasi ideolojilerini halka yansıtmada en etkili araç olarak karşımıza
çıkmaktadır. Tarihi dönemlere baktığımızda fotoğraf siyasal ideolojinin
propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Almanya da gelişen Nazi propagandası,
Sovyet Rusya’sından gelişen Lenin sosyalist ideolojinin en etkili silahı
fotoğraf olarak bilinmektedir.
• Fotoğraf mevcut siyasal ideoloji desteklemek
için gazetelerde, dergiler teknolojinin gelişmesiyle de sosyal medya alanından
oldukça yoğun kullanılmaktadır. Siyasi gücü, ideolojiyi kendi halkına ve
rekabet ettiği ülkelere göstermeye çalışmaktadır. Teknolojinin gelişmesiyle
kitle iletişim araçlarının çeşitlenip hızlı ulaşması dijital savaşları da
medyana getirmiştir. Dünya siyasetine konu olan durum yazılara değil görsel
boyutlara taşınmıştır. Propaganda aracı olarak fotoğrafın yazılardan daha
etkili, gören kişiler için daha akılda kalıcı ve anlam yoğunluğu fazla olduğu
bilinmektedir.
Fotoğrafın en etkili olduğu dönem: Vietnam Savaşı
Vietnam,
Kuzey ve Güney olarak ayrılmaya başlamıştı. Kuzey Vietnam komünist rejimine
yakın olduğundan ve güneyi zorlamaya başlayınca Amerika, komünizmin
yayılmasından endişelenerek Güney Vietnam’ın tarafını tutmuştur. Hep destek tam
destek diyerekten de Amerika Vietnam’daki birliklerinin saysını artırmıştır. Ne
zaman ki Kuzey Vietnam güçleri Amerikan üslerine saldırmaya başladı, Amerika da
havadan bomba yağdırmaya başladı. Kısa bir süre sonra Amerika, Viet Kongluların
( Güney Vietnam’daki Komünist Gerillalar) bu şekilde durdurulamayacağını
anlayarak, Amerikalılara yabancı ama Vietnamlıların doğal ortamı olan ormanlara
dalıp Cu Chi Tünellerinin varlığından habersiz gerilla savaşına
başlamıştır. Gün boyu süren bombardımanlarla yerin altındaki tünellerde
saklanan Viet Konglular, bombardımanların gece durması ile Cu Chi
Tünellerini elleri ile kazmaya devam ediyorlardı…Yerin altındaki yüzlerce
kilometre uzunluğundaki Cu Chi Tünellerinden çıkan Viet Kongluların saldırıları
karşısında yetersiz kalan Amerika, Viet Kongluların kazdıkları tünellerin
üstündeki ormanlara gerilla, köylü ayrımına girmeden zehirli Portakal Gazı sıkmaya
başlamıştır.
Her ne kadar işgal
uzun sürmese de savaşın en önemli boyutu savaş gazetecileri ve fotoğrafçılarının
haberleri ve görüntüleri batıya ulaştırması ile bütün milletler ayağa kalkar,
en başta da 485Bin kayıp veren Amerikalılar.
Avrupa’dan Güney Amerika’ya milletler, topluluklar, başkanlar, öğrenciler… herkes protesto etmeye başlar. Beyaz Saray’ın zafer açıklamaları da bu fotoğraf ve belgelerle yalanlanmış oldu. İnsanı canavarlaştıran bu savaştan fotoğraflar Vietnam Savaş müzesinde tüm açıklığı ile sergilenmektedir…kesik başı elinde tutup fotoğraf çektiren, kafatasını tankına asan, tutsakları canlı canlı helikopterden ailelerinin gözü önünde aşağı atan askerler ve daha fazlası…
Avrupa’dan Güney Amerika’ya milletler, topluluklar, başkanlar, öğrenciler… herkes protesto etmeye başlar. Beyaz Saray’ın zafer açıklamaları da bu fotoğraf ve belgelerle yalanlanmış oldu. İnsanı canavarlaştıran bu savaştan fotoğraflar Vietnam Savaş müzesinde tüm açıklığı ile sergilenmektedir…kesik başı elinde tutup fotoğraf çektiren, kafatasını tankına asan, tutsakları canlı canlı helikopterden ailelerinin gözü önünde aşağı atan askerler ve daha fazlası…
Yazılı basın dönemi: 1990’LAr
Turgut Özal’ın Başbakanlık ve
Cumhurbaşkanlığını kapsayan 10 yıllık döneme, ekonomide dışa açılma ve
liberalleşme hareketleri ile Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki terör eylemleri
damgasını vurdu. Bu dönemde yüzlerce gazeteci hakkında dava açılmış, binlerce
yıl hapis istenmiş, sayısız gazete ve dergi yasaklanmış, yüzlerce kitap
toplatılmıştır. Türk basınında araştırmacı gazeteciliğin öncüsü Uğur Mumcu ile
Hürriyet gazetesi yazarı Çetin Emeç, karanlık güçlerce öldürülmüşlerdir.
1984’ten sonra “devletin güvenliğini zedeleyici yayın yapanlarla” ilgili
davalar Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde görülmeye başlanmıştır. Gazeteciler
Cemiyeti’nin raporlarına göre 1991 yılının ilk 11 aylık döneminde gazeteler ve
gazeteciler hakkında 73 dava açıldı. 1991 yılında 77 gazete ve dergi
toplatıldı. Toplatılma gerekçesi genellikle, “bölücülük ve sınıf farkı yaratma”
oldu. Basın Konseyi’nin aynı yıl için hazırladığı raporda ise 21 olayda 44
gazetecinin saldırıya uğradığı belirlendi. 1992–1993 yıllarında öldürülen
gazeteci sayısı 19’a ulaştı.
•
Turgut Özal döneminde yayın hayatına
giren iki önemli gazete vardır. Bunlardan ilki Dinç Bilgin’in sahibi olduğu
Sabah gazetesidir. Gazete, 22 Nisan 1985’te yayın hayatına başladı. Günaydın
gazetesinin önemli isimlerini transfer eden gazete, kısa sürede tirajını artırdı.
Gazetenin bu başarısında Rahmi Turan ve Zafer Mutlu’nun izledikleri yayın
politikasının büyük etkisi oldu. Bol resim, büyük başlıklar, çarpıcı haberler,
orta kültür düzeyindeki okuyucuların ilgisini çekebilecek yazılar, duygusal
olaylar yayınlayan gazete, bazı dönemlerde Türkiye’nin en fazla satan gazetesi
durumuna geldi. Bu dönemde Türk basını yapısal ve teknolojik bir değişime sahne
olur. Cumhuriyet döneminde başlayan gazeteci-işverenler geleneği sona ererken
medya organları basın dışı işverenlerin eline geçer ya da basından gelme
işverenler gazetecilik dışı faaliyetlerle birleşerek gazeteciliğin zanaat
dönemini kapatıp basında sanayileşme dönemini açarlar. Artık gazetecilikte
temel amaç kamuoyunu bilgilendirmek değil, sanayinin ve piyasanın temel ilkesi
olan arz-talep mekanizmasına uyarak daha fazla kâr etmektir. Basın kavramı
yerine kullanılan “medya” kavramında sembolik olarak anlamını bulan bu değişim,
hükümetle olan ilişkilerin yoğunlaşması, tekelci eğilimlerin güç kazanması ile
devam eder. Bu dönemde Türk medyası ekonomik olarak dev teknolojik hamleler
yaparken kendi sınırlı öz kaynaklarından çok, kamu bankaları aracılığıyla
Hazine'nin kaynaklarından yararlanır. Geleneksel basın semti Cağaloğlu’ndan
kent dışındaki İkitelli'ye taşınma ile ticari radyo ve televizyonların kuruluş
tarihi, basın döneminden medya çağına geçişin kilometre taşı olarak kabul
edilir. Bu dönem, basının medyaya dönüşme süreci olarak da ifade edilebilir.
Savaş Foto-Muhabirliği
Son
zamanlarda haber örgütlerindeki değişim ve ticarileşme, savaşların değişen
doğası, teknolojik değişimler olarak sıralanabilecek bir dizi değişim savaş
muhabirliğinin yapılma biçiminde değişime neden olmuş ve eskisinden daha önemli
hale getirdi.
Haberciliğin büyük medya holdinglerinin ve medya sahipleri ve hissedarlarının kar amaçlı etkinliklerinin önemli bir parçası haline gelmesi ve görüntünün gücüne dayalı televizyon haberciliğinin haberin yapılma biçimine baskın hale gelmesi, çarpıcı görüntü sağlayan haberleri yani şiddet olayları, savaşlar, felaketler gibi olayları öteki günlük olayların karşısında önemli kıldı. Televizyonun ardından gitmeye zorlanan basın da buna uyum sağladı. Böylece savaş muhabirliği önemli hale geldi. ki tarafı olan ve taraflardan birinin galibiyeti ile sonuçlanan geleneksel savaşlar yerine, belirsiz, düşük yoğunluklu, iki profesyonel ordu arasında değil de askerler, siviller, geçici gruplar arasında sürdürülen, katılan tüm tarafların fiziksel ve ahlaki olarak yıpranmış olduğu yeni tür savaşlar, savaş muhabirliğinin yapıldığı çevreyi değiştirdi.
Bunlar olurken savaş muhabirlerinin statülerinde de bir değişim yaşandı. Doğrudan bir basın kuruluşuna bağlı savaş muhabirleri yerine, serbest ve iş başına çalışan savaş muhabirlerinin sayısı arttı.
Teknolojik gelişmeler ise bir yandan savaşın daha dinamik ve çarpıcı bir biçimde görüntülenebilmesi ve çok hızlı bir şekilde aktarılabilmesini sağlarken diğer yandan da, savaş muhabiri dışında çatışma bölgesinde yaşayan bireylerin hepsini görüntü alan, fotoğraf çeken, yazdıkları haberleri elektronik olarak tüm dünyayla paylaşan yurttaş gazeteciler haline getirdi.
Haberciliğin büyük medya holdinglerinin ve medya sahipleri ve hissedarlarının kar amaçlı etkinliklerinin önemli bir parçası haline gelmesi ve görüntünün gücüne dayalı televizyon haberciliğinin haberin yapılma biçimine baskın hale gelmesi, çarpıcı görüntü sağlayan haberleri yani şiddet olayları, savaşlar, felaketler gibi olayları öteki günlük olayların karşısında önemli kıldı. Televizyonun ardından gitmeye zorlanan basın da buna uyum sağladı. Böylece savaş muhabirliği önemli hale geldi. ki tarafı olan ve taraflardan birinin galibiyeti ile sonuçlanan geleneksel savaşlar yerine, belirsiz, düşük yoğunluklu, iki profesyonel ordu arasında değil de askerler, siviller, geçici gruplar arasında sürdürülen, katılan tüm tarafların fiziksel ve ahlaki olarak yıpranmış olduğu yeni tür savaşlar, savaş muhabirliğinin yapıldığı çevreyi değiştirdi.
Bunlar olurken savaş muhabirlerinin statülerinde de bir değişim yaşandı. Doğrudan bir basın kuruluşuna bağlı savaş muhabirleri yerine, serbest ve iş başına çalışan savaş muhabirlerinin sayısı arttı.
Teknolojik gelişmeler ise bir yandan savaşın daha dinamik ve çarpıcı bir biçimde görüntülenebilmesi ve çok hızlı bir şekilde aktarılabilmesini sağlarken diğer yandan da, savaş muhabiri dışında çatışma bölgesinde yaşayan bireylerin hepsini görüntü alan, fotoğraf çeken, yazdıkları haberleri elektronik olarak tüm dünyayla paylaşan yurttaş gazeteciler haline getirdi.
•
Foto muhabirlerinin çalışma ortamını
da oluşturan, savaş olgusuna yönelik düşünceleri de ortaklık göstermektedir.
Buna göre savaş olumsuz ve sona erdirilmesi gereken bir olgudur. Foto
muhabirleri; savaş alanlarında özellikle savaşın birincil derecede kurbanları
olan sivil halk, özellikle de kadın ve çocuklar konusunda çekimlerde
bulunduklarını; fotoğraf çekmekteki amaçlarının ise savaşın olumsuz taraflarını
diğerlerine göstererek savaşların son bulmasını sağlamak olduğunu
belirtmişlerdir. Bu açıdan hümanist perspektifle, barış için gerçekleştirilen
bir savaş foto muhabirliğinden bahsetmek mümkündür. Savaşa ilişkin görüşler,
foto muhabirlerinin savaşlarda etik değerler gereği olarak ilk planda barıştan
yana olmaları gerektiği görüşüyle örtüşmektedir. Foto muhabirlerinin etik
değerler konusunda hemfikir oldukları diğer konular ise şu şekilde
özetlenebilir: Çekim öncesi ve sonrasında kesinlikle fotoğraflara müdahalede
bulunmama; var olanı fotoğraflama, tarafgirlikten kaynaklı bir fotoğraflamama
durumuna karşı olma; belirli bir tarafa yönelik propaganda ya da manipülasyonda
bulunmama; sansür ve otosansürden olabildiğince kaçınma. Foto muhabirleri,
savaşlarda yer değiştirmeden kaynaklanan hayati risk ve birçok yerde aynı anda
bulunmanın imkansızlığı gibi nedenlerden dolayı sorunlar yaşandığını; bu
anlamda tanımlanacak bir tarafsızlığın ise gerçek dışı olduğu konusunda ortak
görüşe sahiptirler.
Teknoloji ile Haberciliğin
Dönüşümü
11990’lı yılların ortasında internetin yaygınlaşamaya
başlaması ile portallar hayatımızda iyiden iyiye yer etmeye başlamıştı. Genişbant
bağlantı o kadar yaygınlaşmadığı için yazı ve düşük boyuttaki
görseller başta olmak üzere haberler de portallar sayesinde hızla tüketilmeye
başlandı.Haberciliğin dönüşümü yavaş yavaş başlamıştı. Gazetelerde bir gün
öncenin gelişmelerini öğrenmeye alışmış internet kullanıcıları herhangi bir
gelişmeyi anında takip eder hale geldiler. Gazeteler de web siteleri ile bu
yarışa katılmaya çalıştılarsa da genişbant bağlantının hızla yaygınlaşması,
kullanılan cihazların yeteneklerinin akıl almaz derece artması sonucu her zaman
daha hızlıyı, daha fazlasını almaya alışmış okurların ihtiyaçlarını
karşılayamadılar. Günümüzde hala çeşitli teknik ve editoryal hileler ile
trafiğini arttırmaya ve çalışan geleneksel gazete web sitelerinden öte
teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanan başarılı dönüşümler ve
bağımsız girişimler yaygın olarak kullanılıyor. Artık mobil cihazları ile
istedikleri yerden kelimeler, görseller ve canlı video yayınları ile okurlar da
aynı zamanda haber üretir hale gelmiş durumda. Mobil bağlantı hızlarının
artmaya devam etmesi ve cihazların yeteneklerinin artması türetici (üreten ve
tüketen hedef kitle) kitlenin de yeteneklerini arttırmaya devam ediyor.
Bugün Periscope’u açtığınızda binlerce canlı yayını
izleyebilir, Reuters TV mobil uygulaması ile global haberleri
TV’nin çok daha keyifli hali ile izleyebilirsiniz. Sadece istediğiniz
kaynakları ve başlıkları reklamdan arındırılmış şekilde sunan binlerce mobil
uygulamadan muhtemelen birini kullanıyorsunuzdur. Geleneksel gazetelerin web
sitelerinde çıplaklık ve artık kabul görmeyen kelime oyunları yerine çok daha inovatif*
dönüşümlere imza atması gerekiyor.
* İnovasyon ve İnovatif Düşünce; İnovasyon (yenilikçilik-yenilik)
kavram olarak, hem bir süreci hem de bir sonucu (yeniliği) ifade eder.
•1972
yılında bingöl merkeze bağlı gözeler köyünde doğdu.
No comments:
Post a Comment